Dünya küresel bir köy haline geldiğinden beri, her sektörde
farklılık gösteren bazı değişimler ortaya çıktı. Bu değişimler önceleri yeni
düzene ayak uydurmak olarak nitelendirilse de, mevcut şartlar bunu bir zorunluluk
haline getirdi. 2000’li yılların başında; Amerika’da Los Angeles, New York,
Boston ve California gibi merkezlerde yapılan bir araştırmada, birçok şirkete
ve ajansa reklam sektörünün geleceği sorulmuş. Dönemin şartlarında bu soruyu
cevaplandıran ve sektörde aktif olarak yer alan yetkili kişiler, verdiği
cevaplarla gelecek beklentilerini açıklamışlar. Aradan on yıllık bir süre
geçtikten sonra, aynı yetkili kişilere geçmişte verdikleri cevaplar
iletildiğinde hepsi büyük bir şaşkınlık geçirmiş. Çünkü öngörüleri ile günümüz
şartları arasında neredeyse hiçbir benzerlik olmadığı ortaya çıkmış. Elbette bu
durumun öncelikli sebepleri; yakın zamanda hayatımıza giren akıllı telefonlar,
internet kullanımının mobilleşmesi, sosyal medya ve küresel iletişim platformlarındaki
gelişmeler olarak sıralanabilir. Ancak bir konu var ki, tüm bu değişimi tek bir
kelimede özetleyebiliyor: Kapitalizm!
Kapital dünya düzeninde hızlı bir tüketim içinde olan
toplumlar, öyle bir sistem içinde devinim yaşıyor ki; sistem işleyen çarkın
herhangi bir dişlisi olmayı kabul etmeyen bireyleri, toplumları, şirketleri,
markaları ve hatta doğayı bir anda hiçe sayabiliyor. Bu gerçekten korkunç bir
gerçek… Hayatta kalmak isteyen birey, ayakta kalmak isteyen toplum, bu düzene
bir şekilde ayak uydurmak durumunda kalıyor. İş dünyasında da bu durum
fazlasıyla ciddiye alınıyor. Çünkü ekonomik açıdan düzenin bir parçası
olamadan, kazanç elde etmek de mümkün olmuyor.
Reklam sektörü bu değişimi en sert hisseden alanlardan biri.
Özellikle sosyal medyanın ve akıllı telefonun hayatlarımızda yer etmesiyle,
hedef kitleye ulaşmak için kullanılan yeni kanallar ortaya çıkmış oldu. Bu
kanalları ilk kullananlar bir çizgi belirlemiş oldu. Öncülük ettikleri
sistemde, başarılı oldular. Uyum sağlamakta güçlük çekenler ise piyasadan
silinirken, yerlerini yeni dünyanın amacını ve gerekliliklerini anlayan
yenilikçilere bıraktılar. Ancak algı yönetiminin olduğu her alanda, sistemin ve
çarkın dönmesini sağlayan asıl ve tek bir kaynak, tek bir kral vardı: İçerik!
İçerik, yani content, her sektörde hedefi tayin eden ve o
hedefe ulaşmayı sağlayan ana çıkış noktasını belirler. Bu sebeple, günümüz
dünyasında varoluş üzerine bir çıkarımda bulunacak olursak, öncelik içeriğe
verilmelidir. Çünkü kaliteli bir içeriğin olmadığı yerde; pazarlama, kalite,
satış tekniği, imaj, kimlik, marka, hedef kitle ve başarı gibi kriterlerden söz
etmek imkansız olacaktır. Bu anlamda Türkiye’deki içerik sağlayıcı ajans ve
şirketlere baktığımız zaman aslında büyük bir açık olduğunu fark ediyoruz. Çünkü
dijital ajanslar, konvansiyonel reklam ajansları ve 360 derece kapsamlı hizmet
veren reklam ajansları her işi yapabileceğini, içeriği de kreatif anlamda
rahatlıkla üretebileceklerini iddia ediyorlar. Bu da sektörde büyük bir açığın
ortaya çıkmasına sebep oluyor. Uzmanlaşma, reklam sektörünün en büyük
sorunlarından. Bu anlamda içerik ajansı olarak hizmet veren FEVREKA benzeri
ajansların ön planda tutulması ve desteklenmesi, ajansların uzmanlık alanlarına
göre hizmet vermesi önerilebilir. Aksi halde yeni dünya düzenine ayak
uydurmakta zorluk çeken sektörde kalitesiz işlerin sayısı her geçen gün
artacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder