Evet, son zamanlarda kafayı fazlaca taktığım bir soru bu.
Sürekli bir tüketim halindeyiz, devamlı bir şeyler satın alıyoruz kendimize ama
satın aldıklarımızı gerçekten biz mi seçiyoruz yoksa bir süre sonra onlar mı
bizi şekillendirmeye başlıyor? Bu şekillenme hangi yöne doğru ilerliyor.
Tüketici olarak biz mi tüketileni seçiyoruz, yoksa üreticiler mi belirliyor
tüketicinin neyi tüketeceğini?
Hepsi de üzerine düşünülüp cevap verilmesi gereken sorular.
Ama ben olaya biraz da şu açıdan bakmak istiyorum; satın aldığımız ürünlerle
birlikte bir statü de satın alıyor muyuz? Aslına bakarsanız evet. Durumu size
şöyle açıklayayım. Bugün gelişen teknolojiyle birlikte örneğin bir telefondan
(cep telefonundan bahsediyorum) beklediğimiz özellikler bundan 10 yıl öncesiyle
kıyaslandığında çok fazla. Yani bundan on sene önce bir cep telefonundan sadece
arama yapmasını, mesaj atmasını ya da ne bileyim hesap makinesini ve takvimi
içinde barındırmasını beklerken, yani bu bize yeterken, artık yetmiyor.
Kamerasının megapikselinin yüksek olması lazım örneğin.
Kesinlikle dokunmatik olmalı. Hafızası geniş olmalı ki dilediğimce video ya da
müzik yükleyebileyim vs vs.. Yani beklentilerimiz artıyor. Sağ olsun üreticiler
de beklentilerimizi karşılamak için çok hızlı bir biçimde çalışıyorlar tabi
ama, bu işte bir gariplik var bana kalırsa. Başta telefon örneği verdiğim için
o örnek üzerinden devam etmem gerekirse mesela, şunu söyleyebilirim, tümüyle
aynı özelliklere sahip iki farklı telefon düşünün. Her şeyi aynı. Çekim
kalitesinden ekran genişliğine, hızından kullanışlılığına… Her şeyi ama her
şeyi aynı. Fakat birinin markası iphone, diğerinin markasıysa pek duyulmuş bir
marka değil diyelim. Hangisini alırsınız?
Şimdi belki isim bilinirliliğinin güvenilirlikle de paralel
olduğunu söyleyebilirsiniz ama, nasılsa varsayım üzerinden konuşuyoruz, şöyle
söyleyeyim; iki markanın da güvenilirliği aynı diyelim, bu sefer hangisini
alırsınız? Bana kalırsa okuyucuların yüzde 80’i (belki de daha fazlası)
iphone’u seçecektir. Çünkü bana göre apple markası artık geliştirdiği
teknolojik ürünlerle değil, bu teknolojik ürünlerin sosyal statülerini de
satabilmeyi başarabilmiş bir marka. Yani demek istediğim, ister ucu ucuna
denkleştirerek almış olun, isterse iphone ücreti size çerez parası gelsin hiç
fark etmez. Bu seviyeye gelmiş bir markanın ürününü alırken, sadece o “ürünü”
değil, beraberinde ürünün size getirdiği sosyal statüyü de satın almış
oluyorsunuz. İyi düşünün, hak vereceksiniz.
Ve sanırım “kalite” olmak da, tam olarak böyle bir şey.